Loading

Tutukluluk Kararına Karşı İtiraz Dilekçesi Örneği

İZMİR NÖBETÇİ SULH CEZA HAKİMLİĞİNE

Gönderilmek Üzere

………..  SULH CEZA HAKİMLİĞİNE

 

SORGU NO                     : ……..

ŞÜPHELİ                         : İsim- Soyisim ( TCKN:…….)                                  

MÜDAFİ                         :   Av. Hilal Yaşar

                                           Mansuroğlu Mah. 288/3 Sokak Selvili 2 Apt. A Blok No:1 Daire:23 Bayraklı/İZMİR

İSNAT EDİLEN SUÇ    : Hırsızlık

KONU                          : Müvekkilin Tutuklama Kararının İtirazen Kaldırılarak bihakkın TAHLİYESİNE veya ADLİ KONTROL ile serbest bırakılmasına karar verilmesi.

AÇIKLAMALAR           :

              Müvekkil  …….., ……….Sulh Ceza Hakimliği'nin ………sorgu sayılı ve ………tarihli kararı ile tutuklanmış olup, hukuka aykırı işbu kararın kaldırılması için hakimliğinize itiraz etmek zorunluluğu hasıl olmuştur.

Huzurdaki dosyada müvekkile “nitelikli hırsızlık” suçu isnad edilmiş ve bu sebeple de tutuklanmıştır. Müdafisi bulunduğum şüpheli sabit yerleşim yeri sahibidir. Şahsın açık kimliği bellidir. Kim olduğu rahatlıkla ispat edilebilmektedir. Kimliği konusunda şüphe yoktur. Ayrıca müvekkil hukuki yollar ile kendisini savunmak istemektedir ve davalara katılacaktır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki tutuklama kararı bir ceza değildir ancak uygulanması halinde kişi hak ve özgürlüklerini sınırlayıcı bir muameledir. Bu yüzden de ancak zorunlu görüldüğü takdirde uygulanmasına başvurulması gerektiği hususu önemlidir. Anayasada da tutuklamanın ancak zorunlu görülen hallerde başvurulması gereken bir muamele olduğu, öncelikli yapılması gerekenin tutuksuz yargılama olduğu, tutuklama için kuvvetli suç şüphesinin olması ile kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin göz önünde bulundurulması gerekir. Fakat mahkemenin ve hâkimlik kararlarının tutuklama için sunmuş olduğu gerekçeler hukuk ilkeleri, Anayasa ve CMK gözetilmeden yapılan klasikleşmiş ifadelerdir.

Tutukluluk, Ceza Muhakemeleri Kanununun 100. Maddesinde gösterilmiş ve hangi hallerde tutukluluk kararının verilebileceği bu maddede gösterilmiştir. Buna göre öncelikle söylemek gerekir ki müvekkilin üzerine atılı suçun maddi ve manevi unsurları oluşmamıştır. Yine müvekkilin kaçma şüphesi bulunmamaktadır. Müvekkil ailesiyle beraber yaşamakta sabit ikametgah sahibidir. Bu sebeple de tutukluluk tedbirinin uygulanması sadece müvekkil şüpheli açısından değil aynı zamanda ailesi açısından da ağır bir tedbir olarak görünmektedir. Müvekkil şüphelinin delilleri karartma ihtimali de bulunmamaktadır. Zira müvekkil üzerine atılı suç ile ilgili delillerin tamamı toplanmıştır. Başkaca toplanacak bir delil de bulunmamaktadır. Müvekkil şüphelinin tanıklar, mağdur veya başkaları üzerinde baskı kurma olasılığı da yoktur.

Tutuklama kararı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5.maddesindeki koşullarla Anayasa’nın 19/3 hükümleri de dikkate alınarak verilmelidir. Bu koşulların şüpheli bakımından oluşmadığı kanısındayız. Tutuklama en son tedbirdir: Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 109’daki adli kontrol kurumunun tutuklamaya göre öncelikle uygulanması gerekir. Mahkeme, öncelikle adli kontrolü uygulamadan tutuklamaya hükmetmemelidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de içtihatlarında tutuklamanın en son önlem olarak uygulanması gerektiğinden bahsetmekte; başka bir önlemle tutuklamadan sağlanan yarar sağlanabilecekse, tutuklama yoluna gidilmemesi gerektiğini söylemektedir. Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 100 ise üst temel normlar olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasamızdan daha sıkı koşullarla tutuklamayı düzenlemiştir. Buna göre bir tutuklamaya karar verebilmek için kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olgular ve ayrıca bir tutuklama nedeni bulunacaktır. Ayrıca, verilecek kararda “ölçülülük” ilkesine uyulacaktır. Bu belirlenirken de işin öneminin, verilmesi beklenilen ceza ve güvenlik tedbiri ile ölçülü olması koşulu kesin olarak aranacaktır. Somut olayda ise başka bir önlemle ya da güvenlik tedbiriyle bir sonuca ulaşılabilmesi mümkünse tutuklamaya karar verilemeyecektir. Söz konusu açıklamalar ışığında, müvekkil hakkında adli kontrol tedbirinin uygulanabilmesi mümkünken tutukluluk kararı verilerek bu tedbirin uygulanması ölçülülük ilkesine aykırı olacaktır.

Dosya kapsamı incelendiğinde müvekkilin üzerine atılı olan suç ''nitelikli hırsızlık’’ suçudur. Ancak müvekkilin eylemleri hiç bir şekilde hırsızlık yapma suçunun unsurlarını taşımamaktadır. Şöyle ki;  (bu kısma dosya içeriğini olayın gerçekleşme şeklini anlatınız)

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Adlî kontrol başlıklı 109.maddesi şu şekildedir;

              Madde 109 – (1) (Değişik: 2/7/2012-6352/98 md.) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.

              SOMUT OLAYDA MÜVEKKİL AÇISINDAN ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİNİN UYGULANMAMASI AÇIKÇA KANUNA AYKIRIDIR.

              Doktrinde ise Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından  14.09.2016 tarihinde yayınlanan makalede bu hususa açıklık getirilmiştir;

              Adli kontrol, ceza yargılamasında şüpheli veya sanığın adalet önüne çıkarılmasını sağlayabilmek amacıyla kabul edilen bir tedbirdir. Adli kontrol, tutuklamayla aynı şartlara sahiptir. Tutuklamanın şartları gerçekleştiğinde, yerine somut gerekçe göstermek suretiyle adli kontrol uygulanabilir.

Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını kısıtlayan tutuklama en istisnai ve en ağır ceza yargılaması tedbiridir. Adı üstünde tutuklama bir ceza değildir, ceza yerine de uygulanamaz. Şüpheli ve sanığın mümkün olduğu kadar tutuksuz yargılanması gerekir.

(http://www.haber7.com/yazarlar/prof-dr-ersan-sen/2121946-tutukluluk-yerine-adli-kontrol)

              Ceza yargılamasında esas olan tutuksuz yargılama yapılmasıdır. Suçun niteliğine ve unsurlarına bakıldığında tutukluluk halinin devamı için bir neden yoktur.

              Müvekkilin; hiçbir bağlantısının bulunmadığı ve buna rağmen hırsızlık suçu ile ilişkilendirilmesi, kaçma şüphesi olmamasına ve karartabileceği de herhangi bir delil olmamasına rağmen son çare olarak başvurulması gereken tutuklama tedbirine öncelikle başvurulmuş olması özellikle ülkemizin gündeminde olan ve pandemi sürecine neden olan covid-19 virüsünün yayılımının hızla devam ettiği bu dönemde cezaevi koşulları da göz önüne alınırsa müvekkilin sağlığını  önemli ölçüde tehlikeye atacaktır. İşbu sayılan sebepler ile müvekkil aleyhine verilen tutuklama kararı hukuka aykırıdır, müvekkil ve ailesini telafisi güç durumlarda bırakmıştır.

              Müvekkilin bir an önce özgürlüğüne kavuşturulup ailesinin yanında durması gerektiği hususunu saygılarımızla takdirinize sunarız.

Tüm bu açıklamalar ışığında; müvekkil hakkında  ……….Sulh Ceza Hakimliğinin ……. tarih ve ……. Sorgu sayılı kararı ile verilmiş olan tutukluluk kararının Ceza Muhakemeleri Kanununun tutukluluğa ilişkin maddeleri ve somut olayın özellikleri dikkate alındığında kaldırılarak müvekkilin tahliyesi ile ve gerekli görülürse tutukluluk tedbiri yerine diğer bir güvenlik tedbirinin uygulanması gerekmektedir.

 

SONUÇ VE İSTEM           : Belirtilen ve hakimliğinizin re'sen takdir edeceği nedenlerle;

          Müvekkil ………… hakkında verilen tutuklama kararının itirazen kaldırılarak  öncelikle bihakkın TAHLİYESİNE veya ADLİ KONTROL ile serbest bırakılmasına karar verilmesini hakimliğinizden talep ederiz. ../../../

ŞÜPHELİ MÜDAFİİ

Av. HİLAL YAŞAR

paylaş

Yorum Yapın